top of page

Bir gün bir kitap yazdım…

 

“Hiç kimse okuyayım diye kitap vermedi çocukluğumda. Hiç kimse, ‘Evlat, kitap oku!’ demedi. Hiç kimse kitabın yerini göstermedi, zaten ortada gösterilecek kitap da yoktu.  Doğu Anadolu'nun yoksul bir köyünde yazın çobanlık yapan çocuklar kışın da koltuğunda abiden-abladan kalan yırtık çizik ders kitaplarıyla okula gidiyordu, hepsi bu. Dolayısıyla kitap okumanın erdeminden dem vurmaya kimse cesaret edemezdi.

Kim, nasıl getirmişti, bilmiyorum; bir gün okulda bir iki öykü kitabı göründü. Bunlara ne kadar açmışım, hemen saldırdım, yedim, yuttum.  Yenilerini çok bekledim, gelmedi, gelmedi… Ben de eskileri yeni baştan okudum, okudum… Her şeye karşın işin hoş yanı, kitabı çikolatadan önce tanıdım.

 

Ahdetmiştim, bir gün bir kitap yazacak, millete dağıtacaktım. Bunu ancak yıllar sonra yapabildim, Antalya’da “Beydağları Efsane Söyler” diye bir söylence kitabı yazdım. Yazdım, bastırdım, sebil ettim. Bilumum yazar, şair ve eleştirmenler dahil, tanıdık tanımadık kimselerin önüne serptim de yankısız kaldı. Hiçbir yerden gık çıkmadı. Kimsenin umurunda değildi, kimsenin benim bir zamanlar ölesiye aradığım kitaba ihtiyacı kalmamıştı.

 

Allah'ı var, daha sonra aynı kitap İstanbul’da basılınca ve başka yazdıklarım da çıkınca epey tepki oluştu. Sağ olsunlar, babalarının oğlu muyum ki her Allah'ın günü benimle ilgilensinler? Bu kadarına da şükür!

 

Ama benzer koşullardan geçmiş biri var ki onu söylemezsem ölürüm: Ne benzeri, beter koşulları daha önce yaşamış Talip Apaydın’dan sürpriz bir övgü mektubu aldığımda yer gök benim oldu. Beni hiç tanımadığı halde, zorla bulduğu adresime, içinden geldiği gibi yazdığı bir dergi yazısını gönderen bu büyük yazar, bu büyük eğitimci, kuşku yok, bir gün gürültüler durulunca daha çok okunur, aranır olacaktır.”

 

Çocuklara ve gençlere yazmak

 

“Çocuklara ve gençlere yazmanın çok özel ve ciddi bir iş olduğunu iyice bir anladığımda iş işten geçmişti, artık bu alanda bir iki kitabım dolaşmaktaydı. Sahi söylüyorum: Çocuk ve gençlere yazmak ya cahil cesaretiyle olur ya da çok yönlü bir uzmanlık/ustalıkla. ‘Canım, ben de çocuk büyütüyorum, ben de kalem tutabiliyorum, niçin yazmayayım?’ dendi mi ben arkamı dönerim.

Çocuklar için yazmak çok yorucu bir iştir, kolay sanılması ne feci bir yanılgıdır. Bundan ötürü cesaretim kırılır da hiçbir oto-sansürün işe karışmadığı erişkin edebiyatında at oynatmaya yeltenirsem çocuklar affetsinler; bir kişi az yazdı diye dünya yıkılmaz.“

bottom of page